Keziban Baskı/ Can Aytekin /Coşkun Demirok
"garage" 7/8/9 Kasım 2024 tarihlerinde cefa cekmis dört beton duvarı arasına bu kez deseni konumlandırıyor. Malzemenin ağır bastığı ana akım sanat ortamında bu „genre“ yüz bulmuyor, bir değer olarak algılanmıyor.
Üç sanatçının farklı yola çıkış biçimleri, bir galerinin yapay atmosferinden uzak bir sadelik icinde izleyici icin cok daha kavranir halde gösteriliyorlar. Boyutlarının da sağladığı doğal bir hareket serbestisi ile çalışılmış işler birbirleriyle beklenmedik bir bağlama sokuluyorlar. Çizimler alışılagelmiş desen büyüklüklerini yer yer aşıyor, mekana korumasızca yerleştiriliyorlar. O denli mekanla içiçeler ki, onu yeniden tarifliyorlar. Diğer yandan sanatçıların kağıt seçimi ve ona müdahale biçimleri bir ölçüde kayıtsız, bildiğini okur bir tutuma işaret etmiyor değil. Çalışmalarının tümünde bir arayışın, kendini aşma, deneyleme eğiliminin itici bir güç olarak varlığı oldukça bariz. Yanlış anlaşılmasın, bir sokak sanatının dikkafalılığı değil buradaki tutum. Tam tersine her bir yaklaşım kendi tutarlı dünyasını yaratmakla mesgul. Varsa anlattıkları şeyler, iyi ki de açık olmaktan oldukça uzaktalar. Belirsizlikleri onları şifrelere dönüştürüyor ve belki de izleyicinin sanat algısını, sanattan beklentisini zorluyor. Mekâna sanki yalnızca kendileri için varmışlarcasına bırakılmışlar. Böyle de olmalılar. Sanatçının atölyesindeki veya işte buradaki, "garage"daki halleriyle. Kâğıt üzerine çalışmalar da olsalar, bulundukları mekânla sıkı bir bağlantı içindeler. Çerçevelerden özgürler, yalnızca duvarlara bağımlı kalmıyor, beklenmedik boyutlarda kendileri için en uygun pozisyonu seçiyorlar. Birbirlerine uzanıyor, iletişim kuruyorlar.
Işık „garage“ mekanındaki her yeni gösteride başka bir rol ve işlev üstleniyor. Gene beyaz, florasan lambalar bu kez izleyicinin arkasına düşen duvarda bir blok olarak yerleştirilmişler. Her keresinde olduğu gibi, onlar kendi özgünlüklerini, yalnızca aydınlatma görevinden bağımsız bir ışık nesnesi olarak savunuyorlar.
Keziban Baskı sürekli devinim içinde olan biçimler ve hangi boyutta, derinlikte gerçekleştiği kestirilemeyen eylemler yaratıyor. Bazen çocuk resimlerini andıran, onlardan belki de ancak sertlikleri ile ayırt edilebilecek bu oluşumlar, kimseye yaranma, kendilerini beğendirme niyetinde değiller. Bazen mikroskop altında kımıldayan mikro yaşamları, bazen de ağır, taşınamaz blokları andırıyorlar. İnsan görme alışkanlığıyla onları bir şeye benzetmeye çabalarken, pes ediyor, kendi hallerine bırakıyor. Kağıt üzerinde her estetik anlayışa inatla "yanlış" pozisyonları seçiyorlar. Zaman ve mekâna direniyorlar. Keziban Başkı aslında içinde bulunduğu dünyanın titreşimlerini kaydediyor, aralıksız üretiyor. Çalışmalarının meditatif bir işlevi üstlenmedikleri çok açık. Tam tersine bu işler kaçınılmaz reflekslerin sonucu olarak sürekli ve her türlü ortamda ortaya çıkıyorlar, yaşama dahil oluyorlar.
Can Aytekin yağlı pastel kullanarak ritmik hareketlerle kağıt yüzeyi tarıyor. Burada bir anlamda minimalist müzik kayıtlarını andırır rezonanslardan bahsetmek çok yanlış olmaz. Neredeyse otomatikleşmiş el hareketleri, tekrarlar dokumaları andırır strüktürler yaratıyorlar. Farklı renk seçimi bu izlenimi daha da güçlendiriyor, belli belirsiz motiflerin oluşmasına neden oluyor. Fakat bu motifler statik değiller, kımıldıyorlar. İzleyici onların akıcılığına kaptırıyor kendini. Sanatçının ne başı, ne sonu belli devinimler içeren çalışma tarzı Sisifos-vari bir uğraşı da anımsatmıyor değil. Bu çalışmaların ilerde tuvale de aktarılması olasılığına değiniyor sanatçı. Can Aytekin, yazı, resim, baskı, mimarlık arasındaki ilişkiler, geçişler, mekânsal çalışmalar gibi farklı alanların yalnız başına, ya da birlikte ve çok farklı boyutlarda ele alındığı geniş bir sanat deneyiminden gelmekte.
Coşkun Demirok çok farklı alanlarında üretim yapan bir sanatçı ve mimar. Uzunca bir süredir de paket kartonları üzerinde, siyah akrilik boya kullanarak onun kendi doğal dokusu ve rengini de entegre eden seriler üretmekte. Yer yer çatlakları, yırtıkları çağrıştıran izler, ya da keşfedilmemiş bir alfabeyi andıran işaretler süregen bir ritme, bir akıntıya dönüşüyorlar. Bu seriler tesadüfiliğin ve kendiliğindenliğin bir alaşımı. Kendisi bu çalısmalarını zamanın „kayıtları“ olarak nitelendirmekte. Her türlü düşünsel hesaplılığa karşı ve anında ortaya çıkıyorlar. Fırçanın boyaya dokunuşundan sonra önsezi yönetimi üstleniyor ve ardı ardına eklenen bir üretime sürüklüyor. Bu kez aynı tarzı, kendi ağırlıklarını ancak taşıyabilen ve piyasada „kitap kağıdı“ olarak geçen malzemeye uyguluyor. Yarı saydam kağıt boyanın etkisiyle kırışıyor, onunla bütünleşiyor. Demirok kendi işlerini mekanı ikiye bölen bir perde olarak kullanırken, aynı anda diğer sanatçıların arasındaki geçişi sağlama görevini üstleniyor.
------------
"Garage" situates the motif between four worn-out concrete walls from November 7-9, 2024. In an art environment where material often outweighs all else, this "genre" fails to find recognition or appreciation as a valued form.
The unique starting points of three artists are presented in a much more accessible way for the viewer, stripped of the artificial atmosphere of a gallery. With a natural freedom of movement afforded by the scale, the works are placed into unexpected contexts with one another. Drawings sometimes exceed conventional dimensions, being placed unguardedly within the space. They integrate so fully with the space that they redefine it. Meanwhile, the artists’ choices of paper and their ways of intervening upon it reveal a somewhat nonchalant, unconcerned attitude. A clear sense of exploration, a drive to transcend boundaries and experiment, is evident in all their works. This is not a rebellious street art attitude, mind you. Quite the opposite; each approach is devoted to creating its own coherent world. If there are stories to be told, they are intentionally far from being explicit. Their ambiguities transform them into cryptic messages that may even challenge the viewer’s perception and expectations of art. They appear as if left there solely for their own sake — as they should be, in the state they occupy here at the "garage" or the artist's studio. Although works on paper, they are closely bound to their environment. Freed from frames, they don't merely depend on walls; they choose the most fitting positions for themselves in unexpected scales. They reach out and communicate with one another.
Lighting takes on a new role and function with each exhibition at the "garage." This time, the white fluorescent lights are arranged in a block on the wall behind the viewers. As always, they assert their own identity, independent of mere illumination, as objects of light in themselves.
Keziban Baskı creates forms in constant motion and actions whose scale and depth are unpredictable. Resembling at times the drawings of children, though perhaps distinguishable by their starkness, these formations aim neither to please nor to win anyone over. Sometimes reminiscent of micro-organisms under a microscope, other times resembling heavy, immovable blocks, they defy easy categorization. People may try to relate them to something familiar but eventually give up, leaving them as they are. On paper, they deliberately adopt "incorrect" positions in defiance of every aesthetic norm, resisting time and space. Keziban Baskı essentially records the vibrations of the world she inhabits, producing continuously. The works clearly lack any meditative function; instead, they emerge as inevitable reflexes, persistently materializing in any environment and becoming part of life.
Can Aytekin scans the surface of the paper with rhythmic movements using oil pastels. One could almost liken these resonances to recordings of minimalist music. His nearly automated hand movements and repetitions create textures resembling woven structures. His choice of colors strengthens this impression, giving rise to subtle motifs. These motifs, however, are not static; they move, drawing the viewer into their flow. The artist’s style of working, involving indeterminate motions, recalls a Sisyphean task. He also mentions the possibility of transferring these works to canvas in the future. Can Aytekin brings a broad artistic experience that spans the intersections and transitions among writing, painting, printmaking, architecture, and spatial studies, exploring them independently or in various combinations and scales.
Coşkun Demirok, an artist and architect who produces in very different fields, has been working for some time on a series using black acrylic paint on cardboard packaging, integrating its natural texture and color. The traces that at times suggest cracks or tears, or symbols reminiscent of an undiscovered alphabet, transform into a consistent rhythm, a flow. This series blends randomness and spontaneity. Demirok describes these works as "records" of time. They emerge instantaneously and counter any calculated thought. After the brush meets the paint, intuition takes over, leading to a continuous and successive production. This time, he applies the same style to a material referred to in the market as "book paper," which just barely holds its own weight. The semi-transparent paper wrinkles from the paint's impact, becoming one with it. While using his works as a curtain dividing the space, Demirok simultaneously facilitates the transition between the other artists’ works.